Haber
August 10, 2012

(C) HOREOSCOPE?

yazan

NCR04-Yıldız Falı; Murat Güvenç, geleceğin mekanlarını gösteren bir “Koreoskop” üretmeyi öneriyor.

Kenti gündemine almış olan bu gazete diğerleri gibi bir fal köşesi içermeli mi? Yanıtınız olumluysa içerik nasıl oluşturulmalı? “Hayır” diyorsanız bu tutumunuzu nasıl gerekçelendirirsiniz? New City Reader’ın bu sayısının editörünün sorularına şaşırdım. Çünkü, ismi üzerinde, zaman algısına ve tahayyülüne yönelik “horoscope”ta mekana yönelik pek az işarete rağmen “iki zamanda” “kış gelmeden” “bir yaz günü” gibi kronolojik referanslara sık rastlanır. Akıl dışı olmasına rağmen Modernite projesinin fırtınalarına göğüs gerebilmiş Zaman’ın Mekan’ı yutacağına ilişkin ünlü önermenin işaret ettiği gibi Zaman’ın nitelikleri açıklandığında her şey açığa çıkmış oluyor. Mekan olmasa da oluyor. Zaman ve Mekan kavramlarının eşitsiz gelişimi dikkate alındığında bu yaklaşım pek haksız sayılmaz. Zaman; masallar, öyküler, romanlar, üst anlatılar, ütopyalar yoluyla yerel kısıtlayıcıların yani Mekan’ın ötesine geçerek toplumu ve toplumbilimi mekansız bir harikalar diyarına taşımakta çok elverişliyken, mekansal imgelem (“Kitlendi kapılar mekan ağladı….” gibi istisnalar hariç) “yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı” gibi sığ, aşikar, verimsiz ve kuru tekerlemelerle doluydu. İşte bu nedenle geleceği gösteren horoscope’lar üretilirken geleceğin mekanlarını gösteren bir (C)horeoscope üretmek kimsenin aklına gelmemiş. Gazetenin editörünün sorusu horoscope’tan çok bir choreoscope’la ilgili olmalı diye düşündüm.

Geleceğin mekanı, mekanların geleceği problemi beni çekim modelleri kullandığımız döneme götürdü. Bu modelleri kentlerde nüfus ve istihdam dağılımlarını kestirme ve sınama amacıyla kullanırdık. Kalibrasyon sonucunda beklediğimiz nüfuslara eriştiğimizde işimizi bitmiş kabul ederdik. Sonucun yerel değerlere ne ölçüde saygılı ve adil olduğu, teknik çözümün meşruluğu değerlendirme dışı kalırdı. Meslek pratiği insani duyguları geri planda bırakarak alternatifleri ve hayal gücünü perdeleyebiliyor. Bu tür araştırmaların verilerini hazırlarken atmak ve atamak fiillerinin şimdiki zaman üçüncü tekil şahıstaki ses benzerliğinin bizi ne kadar eğlendirdiğini anımsadım. (Sonuç atıyorum oluyordu).

Bu modeller modernite projesinin tetiklediği genel hayal kırıklığı içinde tarih oldu gitti. Bu parçalanmayı izleyen siyasi kültürel iktisadi dönüşümleri ve sonuçlarını birlikte yaşadık. Alternatif gelecek kurma iddiası taşımadıkları için alternatiflerin performansını değerlendiremiyoruz. Bu nedenle bir değerlendirme yapmaya çalışmak yersiz. Şu anda elimizde geleceği kurma iddiası taşıyan bir proje olmadığından, geleceğin mekanları hakkında başvuracağımız tek kaynak (C)horeoscope kalıyor!

Endişe etmeyin mekanistik modellere geri dönmeyi önermeyeceğim. Artık geleceğin mekansal bağlamdan, bağlamın ise toplumsal süreçlerden ayrı ele alınmadığı, uzantı veya ekran şeklinde tahayyül edemeyeceğimiz, bağlayıcı, olumsal, ancak belirleyici ve uçucu olmayan yepyeni billurlaşmalardan (üretilmiş mekanlardan) söz ediyoruz. Toplumsal mekanın artık tek bir tasarımcıya, ustaya bırakılamayacak kadar girift bir oluşum olduğu anlaşıldı. Katılımcı süreçlerle şekillenmemiş cüretkar projeler, ölçek, tema, kapsam ve konumları ne olursa olsun, bir tür mesleki deformasyon, bir çocukluk hastalığı olarak görülüyor. Kent tasarımcısını daha alçakgönüllü pozisyonlara çağıran katılımcı yaklaşım, kamusal alana katılımcı olmayan süreçlerle yapılan müdahaleleri, ancak totaliter bağlamlarda mümkün ve kalıcı olabilen emri vakiler, dayatmalar şeklinde ele alınıyor . (C)horeoscope, olsa olsa, kısa erimde pek az şeyin değiştiği totaliter siyasi peyzajlarda anlamlı olabilir. Yerlerin toplumsal siyasi etkileşim içinde şekillendiği, sonucun aktörlerin adanmışlıklarına ve mücadele gücüne bağlı olduğu ve nihai sonucun önceden kestirilemeyeceği bir bağlamda (C)horeoscope’un sahte kehanetleri hiç de inandırıcı olmaz. Olmaz çünkü ancak önceden bilineni ilan etmeyen kehanetler ilgi çeker. Sonuç olarak, bu yeni yayın organına özgü bir (C)horeoscope köşesi tasarlamaktansa, hiç tasarlamamak, yerel demokrasi sorunu üzerinde düşünmek belki de çok daha yerinde olacaktır!

paylaş

Cevapla

You must be logged in to post a comment.