Haber
May 24, 2012

NCR-01 [Gündem]: Bi̇r Ad-Hoc Devri̇mi̇


OpenStructures CoffeeMaker

Tasarım disiplininin güncel durumuna baktığımızda, sahanın açık, beraber çalışma ve sistem yönelimli bir yaklaşıma dönmesini sağlayan yeni pratiklerin hızla yükselmekte olduğunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz: yalıtılmış alanlarda geçici kablosuz ağlar oluşturan insansız hava araçları; DIY (kendin-tak-yap) yapı takımları; kişisel üç boyutlu yazıcılarla evde imalat; her yerde kopyalanabilen, geliştirilebilen ve güncellenebilen açık-kaynak planlarla bir Wikihouse. Bu alışılmadık projeler bir şeyler yapmanın geleneksel akışının “ötesine geçme” ihtiyacına cevap veriyor ve endüstri içinde meydana gelen derin dönüşümü temsil ediyor. İleri görüşlü kollektiflerden bireylere, “hacker”lardan sanatçılara ve eylemcilere kadar çeşitli kesimlerden gelen inanılmaz miktarda ilginç hikayelerle, tasarım terimi üretilen şeylerin yalnızca bir kısmını kapsamaya başladı – Adhokrasi ile bu ideolojik mesafeyi kapatmak ve tasarımın anlamına dair güncel bir tanıma ulaşmaya yönelik bir tartışmayı tetiklemeyi amaçlıyoruz.

İnsanlık kültürünün beraber çalışmaya yönelik doğası kesinlikle yeni bir öğe değil. Yemek pişirme, dokuma ve araç gereç yapma gibi sanatlar insan uygarlığının tüm zamanlara meydan okuyan meyvelerine örnek teşkil eder ve sosyal yaratıcılar olarak sahip olduğumuz kapasitenin kanıtıdır. Bu sanatların her birinin içerdiği çeşitlilik ayrımcılıktan uzak duran ortak çalışmalar, kendiliğinden gelişen kurcalamalar ve aşamalı evrim sonucunda doğdu ve serpildi. Eser sahipliği bağlamında seyreden bu akış binyıllar boyunca statüko oldu ve sayısız nesiller boyunca, teker teker bireylerin yaratıcı dehasını değil, içinde doğdukları kültürü ifade eden yaratıcı üretimler ortaya çıkardı. Metodoloji açısından can alıcı öneme sahip bir diğer fark da nihai nesne yerine teknik ve sürece – yapılandan çok yapmaya – odaklanan dikkat ve yaratıcı, kullanıcı ve nesne arasındaki kişisel ilişkiydi. Bu ilişki seri üretim ve endüstriyel ölçekte tasarımın gelişimiyle dramatik bir değişim geçirdi.

Şimdi her zamankinden daha fazla araç gerece sahip olduğumuzu, elimizdeki imkanların dünyanın dört bir köşesinden daha fazla insanı daha fazla şey yaratmak ve hatta bu şeylerin değişik varyasyonlarını, görünürde kendiliğinden gelişen yöntemlerle yaratmak için bir araya getirdiğini fark ettiğimiz zaman mesele ilginçleşiyor. Bu ad-hoc metodoloji kendi kendilerini örgütleyen topluluklar ve son yıllarda ortaya çıkan yeni iletişim yöntemleriyle mümkün oldu. Sonuçlar çoğu zaman beklenmedik bir yaratıcılık sergiliyor, etkileyici bir başarıya ulaşıyor ve temelde demokratik ve insanlara güçlerini teslim eden bir yapı ortaya koyuyor. Bu düşünce biçimi kod yazımı dünyasının içinde doğdu onyıllar boyunca, ürünlerin mükemmel ve sınırsız bir şekilde yeniden üretilirken orijinal olanın değerinden bir şey yitirmediği bu alanın egemenliğinde kaldı. Kodları parçalara ayırıp, yeniden inşa eden “hacker”lar ve “cracker”larla birlikte açık-kaynak hareketi de buradan doğdu. Şimdi gördüğümüz ise henüz yalnızca dijital dünyayla sınırlı olan bu açık-kaynak ideolojisinin öğelerinin analog dünyaya da sızmasıdır. Fikrinizi kolaylıkla tasarlayıp, çizip, yazdırabildiğiniz veya seri üretim nesneleri parçalarına ayırıp, yeni karışımlar yaratabildiğiniz zaman ne olacak? Peki bunun da ötesine geçip, nesneler yerine ideal kentlerimizi tasarlayıp, çizip, yazdırırsak ne olacak?

Bu değişimin sonuçlarını anlamanın anahtarı, yeni bir DIY hareketinin, internet sayesinde mümkün olan devasa işbirliği ve bilgi paylaşımının devreye girmesiyle yeniden hayat bulan bu ideolojinin yükselişinin ardındaki motivasyonu anlamaktır — şimdi artık Do-It-With-Others (-For-Yourself) ((Kendin-İçin-) Başkalarıyla-Birlikte-Tak-Yap) hareketinin ortaya çıktığını görüyoruz. Tasarım eleştirmeni Avinash Rajagopal 2006 yılında bu fenomeni analiz eden tarihçi Paul Atkinson’un kendin-tak-yapçıları dört kategoride sınıflandırdığına dikkat çekiyor. “İnsiyatifi ele alan DIY, ham maddelerin ve orijinal kompozisyonların manipulasyonudur ve burada motivasyon kişisel zevk veya maddi kazançtır; Tepkisel DIY, yapı takımları, şablonlar ve kalıplar kullanır, burada motivasyon boş vakti doldurmaktan kişisel zevke kadar çeşitlenebilir; Olmazsa Olmaz DIY, burada motivasyon ekonomik bir gereklilik veya profesyonel emeğe erişilememesidir; ve Yaşam Tarzı DIY, özenme veya görünür tüketim olarak girişilen eylemlerdir ve burada kişinin emeği ihtiyaçtan değil, kişisel seçimden doğar.” Bu farklı kategorilerdeki kendin-tak-yapçılar birbirleriyle simbiyotik (ortak yaşamsal) bir ilişki paylaşırlar, kökten gelen ve çok katmanlı bir ilişkiler ağı içindedirler.

Adhokrasi bu ilişki türlerini analiz edip, yorumlayacak, başarılarının veya yokoluşlarının sebeplerini ve sonuçlarını inceleyecek. Galata Rum Okulu’nu canlı bir laboratuara, çeşitli yaratıcıların, kollektiflerin ve projelerin fikir karıştırabilecekleri, yeni karışımlara ulaşabilecekleri, birbirleriyle etkileşip, açık kaynak ve özgür tasarımın etkililiğini ortak çalışmalarla gösterebilecekleri mekan ve ifade kanalını onlara veren bir platforma dönüştürmek istiyoruz.

- Ethel Paranoa Pohl & Elian Stefa

paylaş

Cevapla

You must be logged in to post a comment.