Haber
August 29, 2012

İstanbul’a mektuplar

yazan

Hans Ulrich Obrist, Gözde Severoğlu, Indy Johar, Haluk Gerçek ve Mimi Zeiger mektuplarıyla NCR-05′e katkıda bulundular.

“Les racines sont profondes et ne meurent jamais”. Edouard Glissant*
“Tout soudain, dans le tourbillon du Tout Monde” Edouard Glissant**
DAİMA İstanbul
Cevap İstanbul… soru nedir?
Gelecek… İstanbul’dur.

Hans Ulrich Obrist, Temmuz 2012

* Kökler derinde ve asla ölmeyecekler.
** Ansızın, Tüm Dünya’nın girdabında.

[ devamını oku ]

paylaş
August 28, 2012

Orhan Pamuk’tan New City Reader-05′e bir mektup

yazan

Dünyaca ünlü yazar Orhan Pamuk’un, New City Reader’ın beşinci sayısındaki “Boğazın Suları Çekildiği Zaman” başlıklı İstanbul mektubu.

BOĞAZ’IN SULARI ÇEKİLDİĞİ ZAMAN

“Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç.”

İbni Zerhani

Boğaz’ın sularının çekilmekte olduğunu farkettiniz mi? Sanmıyorum. Bayram şenliğine çıkmış çocukların keyfi ve heyecanıyla birbirimizi öldürdüğümüz bugünlerde hangimiz bir şey okuyup dünyadan haberdar oluyor ki? Köşe yazarlarımızı bile, dirsekleştiğimiz vapur iskelelerinde, kucak kucağa yuvarlandığımız otobüs sahanlıklarında, harflerin tir tir titrediği dolmuş koltuklarında yarım yamalak okuyoruz. Ben haberi bir Fransız jeoloji dergisinde okudum.

Karadeniz ısınıyor, Akdeniz soğuyormuş. Bu yüzden esneyerek yayılan deniz sahanlıklarının dibindeki muazzam mağaralara deniz suları boşalmaya, aynı tektonik kıpırdanmalar sonucu da Cebelitarık, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının tabanı yukarı çıkmaya başlamış. Boğaz kıyısında konuştuğumuz son balıkçılardan biri, eskiden demirlemek için bir minare boyu zincir attığı sularda şimdi teknesinin karaya oturduğunu söyleyerek sordu: Başbakanımız bu konuyla ilgilenmiyor mu hiç?
[ devamını oku ]

paylaş
August 28, 2012

New City Reader [05 - Mektuplar] çıktı!

yazan

Konuk editörlüğünü Beatrice Galilee ve Tom Keeley‘nin üstlendiği, “Letters/Mektuplar” başlıklı beşinci “New City Reader” gazetesinde, yazar Orhan Pamuk, yazar Joseph Kannon, mimarlık tarihçisi Charles Jencks, küratör, eleştirmen, sanat tarihçisi Hans Ulrich Obrist, mimar Alejandro Zaero-Polo gibi dünyaca tanınmış 18 ismin İstanbul’u farklı yönleriyle anlattığı hikaye ve mektupları yer alıyor.

Dünyaca ünlü yazar Orhan Pamuk, “Boğaz’ın Suları Çekildiği Zaman” başlıklı yazısında İstanbul için bir gelecek senaryosunu paylaşıyor. Yazar Joseph Kanon, mektubunda bugünün İstanbul’u ile 1945 yılını karşılaştırırken, mimarlık tarihçisi Charles Jencks binlerce yıllık tarihi yapıya sahip İstanbul’da kentleşmenin doğuracağı sonuçlara dair sorular souyor. Küratör, eleştirmen, sanat tarihçisi Hans Ulrich Obrist, geleceğin İstanbul olduğunu yazar ve şair Édouard Glissant’ın dizelerine yer vererek anlatıyor. Mimar Alejandro Zaero-Polo ise Ayasofya Müzesi’nin mimarı Milet’li İsidoros’a yazdığı mektupta Ayasofya’nın geçmişine ve bugününe değiniyor.

Katkıda bulunanların listesini ve NCR lokasyonlarının tamamını görmek için yazının devamını okuyunuz.

[ devamını oku ]

paylaş
August 15, 2012

Üç Günlük Dünya Bir Günde Yıkılabilir

yazan

NCR-04 (Yıldız Falı), Korhan Gümüş imzalı bir metin: Üç Günlük Dünya Bir Günde Yıkılabilir

Quatremère de Quincy tarihselciliği eleştirirken biçimleri tıpa tıp aynı olsa da “tip” ile -ondan hareketle yapılan- “model”in birbirinin tam zıddı olduğunu söyler. İlki, “tip” merkezsiz bir yeniden üretim, ikincisi, “model” bir örneğin tekrarı üzerine kurulmuştur. Bu tespit modernliğin temel sorunsalı ile yakından ilişkilidir: Tasarımcı bir şeyin üzerine konuşurken aslında -gözümüzün önünde olduğu halde- bir başka şey üzerine konuşur. Böylece ‘temsil edilen’ tersyüz edilip ‘temsil edilmeyen’e dönüşür. Tasarımcının üzerinde konuştuğu nesne, ya bir benzeri, onun yerine geçen bir şeydir. Böylece temsil mekanın içinde başka şeylerle birlikte duran bir şey değil, onun yerine geçen bir şeydir. Biz ona baktığımızda onu değil, şeyi gördüğümüzü zannederiz. Bu yanılsama şeyler arasında görünmeyen bir hiyerarşi kurar. Bunun için mekanın dışına çıkması, yani görüldüğü yerde görülmemesi gerekir. Böylece üzerine konuşulan şey elleriyle şekil verebileceği bir yumuşaklık kazanır. Bu noktada ikircikli bir durum söz konusudur.

[ devamını oku ]

paylaş
August 13, 2012

Mükemmellik, Mükemmeliyetsizlik, Yeniden Mükemmellik

yazan

NCR-04 (Yıldız Falı), mimarlık tarihçisi ve eleştirmen Uğur Tanyeli yazdı: Mükemmellik, Mükemmeliyetsizlik, Yeniden Mükemmellik


Tokyo – Uğur Tanyeli

Bu bienale bir konsept ve motto sağlamasına karşın, mükemmellik ile mükemmeliyetsizlik kavramları arasındaki gerilim yalnız İstanbul’u tanımlamıyor; tüm modern dönem mimarlık ve kent planlama tarihini tanımlıyor. Bir tarafta premodern epistemenin çözülüşünün getirdiği bir özgürleşme imkanı var, öte yanda o değişimin ürettiği korkular, paranoyalar. Bir tarafta her aykırıyı meşruiyet sınırı dışına atan premodern dünya, öte tarafta aykırı olana da hiç değilse potansiyel olarak yaşama şansı tanıyan modern epistemik iktidar. Ne var ki, modernitenin en azından bir damarı -ama, çok geniş ve güçlü bir damarı- bu değişimi olumlamaz. Mimarlık da dahil her toplumsal gerçekliğe bir yitirme yanılsamasıyla yaklaşır. Yitirildiğine inanılan şey, bir zamanlar varolduğu sanılan bir anlamlılık ve düzenlilik dünyası, bozulmaz toplumsal ve estetik mutabakatlar, uyum üretebilme imkanları; özetle mükemmellik içeren bir fiziksel ve toplumsal çevredir. Erken 19. yüzyılda yeniden üsluplar halinde örgütlenmiş bir mimari düzenlilik dünyasına dönmeyi amaçlayan ilk kuramcılardan bu yana, güncel mimarlığa teşhis koyanlar, büyük çoğunlukla mükemmeliyetsizlik saydıkları duruma işaret edip onu değiştirmek için eylemde bulunuyorlar. Yeniden mükemmellik üretmeye soyunuyorlar. Giderek üslup üretme saplantılarını terkettiklerinde de, yine mükemmellik aramaktan vazgeçemeyecekler. Aşınmaz doğruluk ve estetik tutarlılık rejimleri kurmak için çalışmayı sürdürecekler. Modern insan kendi modernliğinin farkına varmakta hep zorlanacak. Modernliğin olağanlaşmış bir mükemmeliyetsizlik hali olduğuna ikna olmayacak.

[ devamını oku ]

paylaş
August 10, 2012

(C) HOREOSCOPE?

yazan

NCR04-Yıldız Falı; Murat Güvenç, geleceğin mekanlarını gösteren bir “Koreoskop” üretmeyi öneriyor.

Kenti gündemine almış olan bu gazete diğerleri gibi bir fal köşesi içermeli mi? Yanıtınız olumluysa içerik nasıl oluşturulmalı? “Hayır” diyorsanız bu tutumunuzu nasıl gerekçelendirirsiniz? New City Reader’ın bu sayısının editörünün sorularına şaşırdım. Çünkü, ismi üzerinde, zaman algısına ve tahayyülüne yönelik “horoscope”ta mekana yönelik pek az işarete rağmen “iki zamanda” “kış gelmeden” “bir yaz günü” gibi kronolojik referanslara sık rastlanır. Akıl dışı olmasına rağmen Modernite projesinin fırtınalarına göğüs gerebilmiş Zaman’ın Mekan’ı yutacağına ilişkin ünlü önermenin işaret ettiği gibi Zaman’ın nitelikleri açıklandığında her şey açığa çıkmış oluyor. Mekan olmasa da oluyor. Zaman ve Mekan kavramlarının eşitsiz gelişimi dikkate alındığında bu yaklaşım pek haksız sayılmaz. Zaman; masallar, öyküler, romanlar, üst anlatılar, ütopyalar yoluyla yerel kısıtlayıcıların yani Mekan’ın ötesine geçerek toplumu ve toplumbilimi mekansız bir harikalar diyarına taşımakta çok elverişliyken, mekansal imgelem (“Kitlendi kapılar mekan ağladı….” gibi istisnalar hariç) “yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı” gibi sığ, aşikar, verimsiz ve kuru tekerlemelerle doluydu. İşte bu nedenle geleceği gösteren horoscope’lar üretilirken geleceğin mekanlarını gösteren bir (C)horeoscope üretmek kimsenin aklına gelmemiş. Gazetenin editörünün sorusu horoscope’tan çok bir choreoscope’la ilgili olmalı diye düşündüm.

[ devamını oku ]

paylaş
August 9, 2012

Yengeç Baladı

yazan

NCR-04 “Horoscope” için Levent Şentürk imzalı bir fabl,


İllustration: Hakan Keleş

“İstanbul’da hanımeli, gül ve iğde kokan bugünkü gibi aydınlık bir haziran günü,
öğle saati gök kararacak, kesif bir nem kuşatacak havayı.
Işık ve nefes havada donup kaldığındabilin ki
ben geleceğim, yengeç yani,kimse habersiz kalmayacak gelişimden.
Daha belirmeden som altından gözlerim Marmara’nın ortasında,
iki büyük kara girdap, ki her biri bir semt kadar olacak,
uğuldayarak duyuracak baladımı İstanbullulara.
Deniz dimdik ayağa kalkacak ve iki büyük silindirle selamlayacak kenti
ve size yengeci takdim edecek –yani beni–.
Altından gözlerimin yüzeye çıkıp yükselişi,ikiz gündoğumu gibi olacak,
ardından dev dalgalarla taşarak yükselen, bir kalkana benzeyen gümüşten gövdem, ufku gezen korkunç gökkuşakları yaratacak,karanlık göğün altında bu imkânsız sayılsa da.
İki bronz kıskacımın belirdiğini göreceksiniz sonra, ki rengi
yeryüzünde görülmedik parlaklıkta, kör edici bir siyah olacak.
Sırtım Kadıköy’e dönük olduğundan, sağ bacaklarım alev alev yanmaya başladığında,
Üsküdar’dakiler tutuşacak, hemen Çamlıca’yı vuracak kuru ve sıcak hava.
Sol bacaklarım buz tutunca, Bakırköy sahili donacak büyük bir gürültüyle,
bu normal, çünkü ayakuçlarım orada olacak.
Kıskaçlarımın maharetiyle tanıştıracağım sizi,
sonra da belirdiğim gibi yiteceğim gözden
ama siz benim on yıl süren yitişimi bir an gibi hatırlayacaksınız.”

[ devamını oku ]

paylaş
August 7, 2012

NCR-04 [Yıldız Falı]: Musibet

yazan

Musibet: NCR04 “Yıldız Falı” sayfalarından Emre Arolat imzalı bir metin

Ah güzel İstanbul! Seni uslanmaz, seni zengin gönüllü şehir…

Rahat durduğu pek görülmemişti ya, yine içten içe kaynıyor bugünlerde. Taklalar atıyor, oradan oraya zıplıyor. Bir büzülüp bir geriliyor omurgası. Bir kararıp bir açıyor yüzü. Ama gitgide bulanıklaşıyor. Eskisinden çok daha büyük bir hızla bu kere.

Büyük dönüşüm tahayyülleri, bir tür hiperaksiyon, ya da düpedüz bir hezeyan. Her an parlak bir fikir, her gün yeni bir proje… Çılgın mılgın, absürd mabsürd. Hızlı taslaklar, taslaklarla çıkılan aceleci ihaleler. Sarsak müdahaleler, umarsızca uygulamaya koyulan kent ölçeğinde kararlar. Özgüllük, arama, anlama, katılım ve toplumsal mutabakat yerine kerameti kendinden menkul bir autos-kratos durumu. Her türlü incelik arayışıyla kafa bulan. Derinlere inmeyen, inemeyen, inmek de istemeyen daha ziyade yüzeyi tarayan. Tıpkı sanal alemin o hafif, o kaygan, o hazcı sörf hareketi gibi. Oradan oraya salınan, tam bir yerlere tutunacakmış gibi yaparken birden renk değiştiren. Kendisini gösteri dünyasının yeni ve kışkırtıcı rüzgârlarına bırakıveren.

[ devamını oku ]

paylaş
August 3, 2012

New City Reader’ın 4. sayısı “Yıldız Falı” çıktı!

yazan

New City Reader’ın “Yıldız Falı / Horoscope” başlıklı son sayısının konuk editörlüğünü İstanbul Tasarım Bienali küratörlerinden Emre Arolat üstlendi. Mimar ve yazar Levent Şentürk, kent sosyoloğu Murat Güvenç, mimarlık tarihçisi ve eleştirmen Uğur Tanyeli ile mimar ve kent aktivisti Korhan Gümüş’ün yazılarının yer aldığı “Yıldız Falı / Horoscope” sayısında, yazarlar burçlardan da ilham alarak, “musibet, koreoskop, mükemmellik, mükemmelliyetsizlik” gibi kavramlar üzerinden kentleşme ve metropolleşmenin geleceğine doğru “derin bir bakış” yöneltiyor.

paylaş
July 25, 2012

Terra Incognita Kuralları

yazan

Oyunun Kuralları
Yalnızca bir kural var: tüm oyun yap-bozu oyunun içinde tutmak üzere oynanmalı.
…Bununla beraber, bazı genel kılavuz ilkeler şunlar:

Oyunun süresi ne kadar?
Üç dakika kadar kısa bir süre olabilir; bir saat; bütün bir gün; bütün bir ay… Aslında, siz ne kadar devam edebilirseniz, oyun da o kadar sürer.

Kaç oyuncu?
Oyuncu sayısı sınırlı değildir. Minimum koşul bir oyuncunun bir yap-boz parçası yapması ve diğerlerine oynamaları için bırakması veya daha sonra geri gelip oynamaya devam etmesidir.

Peki ana fikir nedir?
TI kolektif bir çalışmayla yaratılan bir yap-bozdur. Her zaman, her yerde oynanabilir. Bu “kurallar” bile bozulmaya açık. Herkes bir yap-boz parçasıyla katkıda bulunabilir, veya “bulmacayı çözmek” için varolan parçaları yerinden oynatabilir. Senaryolar bölümü bir dizi örnek oyunu açımlar, isteyen herkes daha fazla senaryo yaratabilir.

En temelde, TI aşağıdaki süreçlerden oluşur:
New City Reader’ın haritasını veya kendi şehrinizin haritasını, boş bir kağıt veya herhangi bir dizin kartı alın. Bu gazeteyle birlikte verilen harita renklendirilebilir, doldurulabilir ya da bir mekana, bir arzuya dair kişisel hafızanın veya kentsel dünyanın dış mekanları arasında neşeli bir koşturmanın izleği çizilebilir. Geleneksel haritacılık teknikleri, ikonları veya geleneksel olmayan diğer işaretlendirmeler kullanın ve bunları haritanın üzerine çizin. Çiziminizin önerdiği şekle uygun olarak yap boz parçanızı da kesebilirsiniz. New City Reader haritasını kullanarak, buradaki ızgara şablon çizgilerinden bir taslak çıkarmak için faydalanabilirsiniz.

İster çizilmiş, ister yapıştırılmış olsun, toplamda kaç adet yap-boz parçasıyla katılabileceğiniz konusunda bir sınır yok. Eğer arzu edilirse, ikonlar yapboz parçalarının üstüne kesilip yapıştırılabilir. Bunlar farklı oyunlar için temel inşa taşlarıdır. Sonra oyuncuların mutabık kalacağı basit kurallara uyularak, yap boz parçaları birbirleriyle uzamsal olarak ilişkilendirilebilir ve yeni bir bölgeyi tanımlamaya başlayabilirler. Yeter ki esinlenin ve oyunu daha da ileriye taşıyın.

[ devamını oku ]

paylaş