Haber
January 2, 2013

NCR-07 [Ekoloji]: Sürdürülebilirliğin Kristal Elmasından Kentsel Mekana Dair Kehanetler

yazan

New City Reader’ın 7. sayısı Ekoloji sayfalarında Sonay Aykan imzalı bir metin.

Sözcüklerin değiş tokuş edildiği küresel bir piyasanın ortaya çıkmasıyla beraber, “sürdürülebilirlik” terimi de antre tabağımızdaki bir garnitür, evlerimizdeki bir süsleme, göğsümüze iliştirilen bir rozet gibi hayatımıza girmiş oldu. Eğer ideoloji “tam da dilbiliminin doğal gerçeklikle karıştırılması”[1] ise, bu durumda “sürdürülebilirlik” sözcüğünün güncel kullanımı, göstergeyi kökeninden kopararak ideolojik saptırmanın yeni biçimlerine kapı aralar. Sürdürülebilirlik mefhumuyla birlikte çevre artık büyüme peşinde koşan insan eylemlerinin önündeki direnç noktası olmaktan çıkar ve yapılı çevre üzerinden gerçekleştirilen insan müdahalesini meşrulaştıran, işbirliğine açık yepyeni bir rol üstlenir. Bir zamanlar iktisadi büyümenin önünde engel oluşturmakla itham edilen toplumsal sorumluluk ve çevresel koruma, kullanım değeri metalar dünyasından türetilen kavramlar ekonomisinde yeni bir değişim değeri elde etmiştir artık.

[ devamını oku ]

paylaş
December 19, 2012

NCR-07 [Ekoloji]: Ekolojik Risk ve Spekülasyon

yazan


Şevin Yıldız interviewed John May for the NCR-07 [Ecology]

ŞY : Yazılarınızda bir kavram olarak sürdürülebilirlik ifadesinin tutarsız ve siyaseten yetersiz olduğunu, dolayısıyla farklı biçimlerde saptırılmaya açık olduğunu öne sürüyorsunuz. Bu saptırmalar ekolojik riskler konusunda taşıdığımız korkudan mı besleniyor? Son 10 yılda tanık olduğumuz onca felaketin ardından, gayrimeşru müdahalelere alan açmak için bu riskler kentsel mekânda hâlâ kasıtlı olarak yanlış mı yönetiliyor?

JM : Sürdürülebilirlik gibi bir kavramın bugün anlam yükünü kaybettiği iki ayrı boyut tespit etmek mümkün. Bunlardan ilki etik-politik boyut, yani kavramın çoğu durumda kasıtlı olarak ve gayet samimiyetsiz biçimde bir pazarlama sloganı olarak kullanılması. Bana kalırsa bu süreçte karmaşık ya da şaşırtıcı bir şey yok, daha genel düzeyde bunu propaganda gibi düşünebiliriz. Hepimiz burada neler olup bittiğini görüyoruz, bu süreci anlamak, maskenin ardında olanı görmek için sofistike kuramsal uğraşlara girmemize gerek yok.

Ancak burada ikinci bir boyut var ki, bu boyut biraz daha farklı ve gizli bir problemin ortaya çıkmasıyla oluşuyor. Gizli diyorum çünkü dilimizin altında yer alıyor, tarif etmesi güç. Kastettiğim, istikrarlı bir Doğa fikri hayali üzerine inşa edilmiş olan bilimsel dünya görüşünün çökmüş olmasıdır. Bu dünya görüşü geride bıraktığımız yüzyıl zarfında yönünü hızla yitirmiştir, bugün için şaşkın ve istikametsizdir. İlerleme, gelişme, büyüme, verimlilik, yenilik, üretim ve icat gibi en kıymetli amaç ve hakikatlerini dillendirdiğinde bu hakikatlerin ne sonuçlar doğurduğunu da gizliden gizliye bilmektedir. Bu açmaz öyle kolayca tarif edilip çözümlenecek bir ‘sorun’ değil, tüm hayat biçimlerini çekim alanı içinde tutan muazzam yoğunlukta tarihsel-felsefi bir koşuldur.

[ devamını oku ]

paylaş
December 18, 2012

NCR-07 [Ekoloji]: David Harvey Şöyleşisinden: Müşterekleştirme Pratiği

yazan


New City Reader’ın 7. sayısı Ekoloji sayfalarından bir metin: Pelin Tan ve Ayşe Çavdar’ın David Harvey ile söyleşisi

Kent hakkının yukarıdan verilen bir şey olduğunu düşündükleri zaman kavram hakkında insanların kafalarının karıştığını düşünüyorum. Bence kent hakkı tartışarak değil, uğrunda sahici mücadeleler verilerek alınabilecek bir şey. Çünkü toplumun içinden herhangi bir grup kent hakkı talep edebilir ve bu grubun talebi hegemonik hale gelebilir. Örneğin, birçok büyük şehirde, aslında finans sermayesinin, müteahhitlerin, çok zengin ve etkili bir azınlığın şehirde olup biteni kontrol ettiğini görüyoruz. Bu insanlara gidip ‘şunu yapmaya hakkın yok’ derseniz size ‘tabii ki var, burada yaşıyoruz ve bunu yapmaya hakkımız var’ diyeceklerdir. 1970’lerin New York’una bakalım örneğin, Rockefeller Kardeşler kent hakkının kendi hakları olduğu konusunda ısrarcı olmuş, kenti çok sevdiklerini ve farklı bir görüntüde inşa edilmesini istediklerini söylemiş ve tabii bu da insanların yerinden edilmesiyle sonuçlanmıştı. Fakat ne zaman bir grup, kendisine itiraz eden başka bir grup karşısında haklarını ifade etsmeye kalksa aynı dışlanmaya maruz kalır. Aslında ben kent hakkından burjuvazinin mahrum bırakıldığını ve kent haklarına halkın sahip olduğunu görmek isterdim. Kent hakkı fikrinin -ki aslında bir “boş gösteren” olduğunu düşünüyorum- içini doldurmak isterim. Fakat kavramın anlamı, örnek veriyorum, kitle örgütleri, evsizler ya da ayrımcılığa uğrayan azınlıklar tarafından şekillendirilecektir… Dolayısıyla, kent hakkı zamanla herkese yayılacak bir çeşit hoş görünümlü etik ilke değildir. Hakkında kavga edilmesi ve kazanmak için mücadele verilmesi gereken bir şey. Yani ortadaki tek ilginç soru, kent hakkını kimin kazanacağı, onu almak için nasıl mücadele edileceği ve bu hakların nasıl tanımlanacağıdır.

[ devamını oku ]

paylaş
December 17, 2012

NCR-07 [Ekoloji]: Kahraman Bostan Dönüşen İstanbul’a Karşı

yazan

Boğaçhan Dündaralp, New City Reader’ın 7. sayısı Ekoloji için Kuzguncuk Bostanı’nın hikayesini yazdı:

İstanbul son 10 yıldır,belki de küresel kapitalizm ve neoliberal politikalar pençesindeki pek çok kent gibi, kent peyzajının dönüştürüldüğü, yeniden üretildiği bir sürecin içinde. Bu süreç yalnızca fiziki değil; sosyal ve ekolojik açıdan kent parçalarını yeniden tanımlıyor, biçimlendiriyor. Özel mülkiyeti, tüketimi, otoriter yapılaşmayı öncelikli hale getirerek kamusal alanları tehdit eden ve tehdit etmekle de kalmayıp TOKİ gibi mekanizmalarla kamusal alanları özel mülkiyetlere dönüştüren, kentin doğal kaynaklarını yok eden; sosyal ayrıştırma ve yerinden etme mekanizmalarının işlediği bir ortam.Sosyal ve ekolojik krizlerin kaynağı haline gelen bu ortamda ‘tasarım’, ‘yer’in kendi gerçekliğini yok sayan, yoğun estetizasyon ve yeniden işlevlendirmeyle olageleni meşru kılan bir araç gibi; ‘tasarımcı’ da yaratıcılığı bu yönde teşvik edilen pasif ve uzlaşmacı bir rolde kullanılmaktadır.
Kentli olma haklarının ihlal edildiği,birbirinden izole edilmiş, tüketim odaklı, yapay ve homojen peyzaj fragmanlarına dönüşmeye başlayan bir kentiçin kuşkusuz en çarpıcı sonuç, kentlerde alternatif yaşam ve özgürleşme olanaklarının giderek yok edilmesidir. ‘Yer’ duygusunun hissedilebildiği,kendine göre bir hayat ritmi, yaşama biçimi olan, katmanlı, üretken kent peyzajlarının tıpkı kentin doğal kaynakları gibi kaynaklarından kopartılması,yok edilmesi giderek artmaktadır. Kentler kendi kültürel birikimini doğurduğu devinim ve zenginliklerini, etkileşime dayalı ağları ve üretkenliklerini kaybetmektedir.

Kuzguncuk Bostanı’nın hikayesi böyle bir ortamdaki direniş mücadelesidir. Bu hegemonik kent peyzajı üretiminde gücünü ‘yer’ den alan kendi kültürel ve sosyal birikimini kullanarak; kendinin ve kentinin doğal kaynaklarından biri olan ‘bostan’ını korumaya çalışan Kuzguncukluların hikayesi…

[ devamını oku ]

paylaş
December 14, 2012

İlk İstanbul Tasarım Bienali sona erdi

yazan

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın 40. yılında, Eren Holding, Koray Şirketler Topluluğu, Vestel ve VitrA eş sponsorluğunda, iki buçuk yıllık bir hazırlanma sürecinin ardından hayata geçirdiği ilk İstanbul Tasarım Bienali, 12 Aralık Çarşamba günü sona erdi.

İstanbul Tasarım Bienali’nde küratörler Emre Arolat ve Joseph Grima’nın, Londra Tasarım Müzesi Direktörü ve İstanbul Tasarım Bienali Danışma Kurulu Üyesi Deyan Sudjic tarafından belirlenen “Kusurluluk” (Imperfection) temasını, kendi bakış açılarıyla yorumladılar. Emre Arolat küratörlüğündeki Musibet ve Joseph Grima küratörlüğündeki Adhokrasi sergilerinde, toplam 46 ülkeden 300’e yakın tasarımcı ve mimarın 100’ün üzerinde projesine yer verildi.

[ devamını oku ]

paylaş
December 10, 2012

Son Günler

yazan

İstanbul Tasarım Bienali için son 3 gün! Istanbul Modern’deki Musibet ve Galata Rum İlköğretim Okulu’ndaki Adhokrasi sergileri 12 Aralık’ta sona eriyor.

paylaş
December 7, 2012

New City Reader’ın 7. sayısı Ekoloji çıktı

yazan

Konuk editörlüğünü Şevin Yıldız’ın yaptığı, 7. New City Reader gazetesi Ekoloji İstanbul sokaklarında. Bu sayıya katkılda bulunalar Sonay Aykan, Boğaçhan Dündaralp, John May, David Harvey, Pelin Tan ve Ayşe Çavdar.

Riskin Ekolojisi

Yazan: Şevin Yıldız

Ekolojik risk kentsel dönüşüm bağlamında neoliberal spekülasyona nasıl dönüşür? İnsanlık tarihinde hiç olmadığımız kadar kentleştiğimizi ve dünyadaki varlığımızın sınırlarına dayandığımızı şimdiye kadar binlerce kez duyduk. Bu sona giderken duyduğumuz toplu anksiyeteyi “yatıştıran” mekanizmalar ise ise ekolojiyi uygunlaştıran bir dilde hareket ediyorlar. Risk öngörülmesi ve sonuçları hesaplanması gereken bir durum; İstanbul’da risk sallanan zemin iken New York’ta gelgit suları olabiliyor. Ekolojik risk aynı zamanda kentsel politikaların manevralarına yer açan bir boşluk yarattı; bugün birçok başka şehirde olduğu gibi, İstanbul’da da kentsel dönüşüm söylemleri bu deprem riski boşluğunda yankılanıyor. Risk bir gerçek ve her zaman durduğu yerde duruyor, ama onun şekillendirdiği söylem kenti bir “felaket” yağmasına (land grab) çevirmiş durumda. Kanal İstanbul projesi gibi, geçmişte bırakıldığını düşündüğümüz totaliter, büyük doğa mühendisliği jestleri hala politik güç gösterisi olarak kullanılırken küçük bir bostan kendini “müştereklik” tartışmasının merkezinde bulabiliyor. Bu bostanda paylaşım hakkı iddia edenler aynı zamanda Karadeniz’in hidrolojik özelliklerini geri dönülemez bir biçimde değiştirecek yapay bir kanala itiraz etme hakkını kendilerinde bulabilirler mi?

paylaş
November 30, 2012

Seminer Programı – Sanat, Zanaat, İnovasyon Üçgeninde Endüstriyel Tasarım

yazan


Düzenleyen: Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu (ETMK)
Panel: 2 Aralık 2012, 14:00-16:00
İstanbul Modern

İstanbul Tasarım Bienali Seminer Programı ETMK tarafından düzenlenen “Sanat, Zanaat, İnovasyon Üçgeninde Endüstriyel Tasarım” başlıklı panel ile devam ediyor.
Günümüzde, endüstriyel tasarımcıların rolleri değişim gösteriyor. Endüstriyel tasarım mesleği geçmiş dönemnde daha teknik bir disiplin olarak algılanırken bugün, tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de pazarlama ağırlıklı bir bakış açısıyla kavramsal, yenilikçi ve geleceğe yönelik iddiası olan projeler için endüstriyel tasarımcılar daha çok tercih edilmeye başladı. Endüstriyel tasarımcılar bu değişen piyasa koşullarında kendilerine farklı alanlar da yaratmaya başlarken, mesleğin sınırları da genişlemektedir. Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu (ETMK)’nun bienal kapsamında düzenlediği panel, endüstriyel tasarımın sanat, zanaat ve inovasyonla kesişimleri, birleşimleri ve farklılıklarını irdeliyor ve şu sorulara yanıt arıyor: Buluş, teknoloji ve mühendislik ağında endüstriyel tasarım kendine nasıl bir yer edinmelidir? Dünya’da bu ilişkiler nasıl konumlanmaktadır? Zanaat ve sanatla birleşen projelerde yer alan, kendi ürünlerini tasarlayıp üreterek farklı kulvarlarda da kendilerine yer açmaya çalışan tasarımcılar zanaatın ve sanatın neresinde konumlanmalıdır? Zanaatçı aynı zamanda tasarımcı mıdır ya da tasarımcı zanaatçı olabilir mi ya da olmalı mıdır? Zanaat tasarımı ne kadar ve nasıl etkiler? Endüstriyel tasarımcı kendini bu kavramlara ne kadar yakın görür? Tasarım sanatla hangi durumlarda kesişir? Tasarım “sanat”, tasarımcı “sanatçı” olabilir mi? Genişleyen bu sınırlarda, Türkiye’deki tasarımcılar olarak bu üçgenin neresinde kalmalıyız? Türk tasarımcısı nasıl yetiştirilmelidir ki Türkiye ekonomisine katkıda bulunsun, pazarda kendine bir yer bulabilsin ve istihdam edilebilsin? Bu üçgende ağır basan bir nokta olmalı mıdır?

paylaş
November 26, 2012

Akademi Programı | Bir “Palimpsest” Kent Olarak İstanbul ve Kusurluluk Sempozyumu

yazan

İstanbul Tasarım Bienali Akademi Programı kapsamında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü tarafından düzenlenen IAPS-CSBE Network Etkinlikleri, 28 Kasım 2012 Çarşamba günü, İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla Yerleşkesi Nezih Eldem (109) Salonunda yapılacak olan Bir “Palimpsest” Kent Olarak İstanbul ve Kusurluluk isimli sempozyum ile sona erecek.

[ devamını oku ]

paylaş
November 23, 2012

İstanbul Tasarım Bienali Kataloğu Yurtdışına da Satışa Sunuluyor

yazan

İstanbul Tasarım Bienali’nin, Kusurluluk, Musibet ve Adhokrasi başlıklı üç kitaptan oluşan kataloğu, sergilerde yer alan ürünleri ve katılımcıları, izleyicilere daha kapsamlı bir şekilde tanıtmak amacıyla hazırlandı. Kusurluluk adlı kitap, ön etkinlikler ve bienal programları ile ilgili ayrıntılı bilgi içerirken Musibet Okuma Kitabı sergide yer alan 31 projeyi ve Emre Arolat – Musibet, David Harvey – Kent Hakkı , Yves Cabannes – İstanbul’dan Alınan Dersler, Uğur Tanyeli – Mükemmellik, Mükemmeliyetsizlik, Yeniden Mükemmellik, Murat Güvenç – (C)horeoscope, Levent Şentürk – Yengeç Baladı, Korhan Gümüş – Üç günlük Dünya Bir Günde Yıkılabilir makalelerini içeriyor. Adhokrasi Okuma Kitabında, sergide yer alan 60 dan fazla proje hakkında bilginin yanı sıra, Joseph Grima – Adhokrasinin Kısaca Tarihi, Elian Stefa – Özgürlüğü Yaşamak, Ethel Baraona Pohl – Politik Seçimden Resmi Önerilere, Pelin Tan – M̈üştereklik Pratikleri veya “Felaketin Yanında Koşmak”, Vera Sacchetti & Avinash Rajagopal – Kolektif Hikaye makaleleri yer almakta. Ofset Yapımevi’nin bastığı kitabın editörleri, Vera Sacchetti, Avinash Rajagopal, Tamar Shafrir ve Benan Kapucu grafik tasarımcıları ise Marco Ferrari (Folder) ve Elisa Pasqual (Folder). Katalog, bienal mekanları, İKSV Tasarım Mağazası ve büyük kitabevlerinde satışa sunuluyor. Yurtiçi online siparişleriniz için ise iksvtasarim.com adresini ziyaret edebilir ve yurtdışına vereceğiniz siparişler için magaza@iksv.org adresine mail gönderebilirsiniz.

paylaş